Ülkemizde son günlerde meydana gelen üzücü bir olay, mutlaka araştırılması ve derinlemesine ele alınması gereken birçok soruyu gündeme getirdi. Genç yaşta hayatını kaybeden Muhammed Gürcan Koçak, talihsiz bir trafik kazasında can verdi. Ancak kazanın ardından yaşanan gelişmeler, toplumsal bir infial yarattı. Kazaya neden olan sürücünün yargı sürecinde alınan tahliye kararı, hem ailenin hem de kamuoyunun tepkisini çekti. Peki, bu olayın arkasında yatan gerçekler neler? Tahliye kararının sebepleri ne? Gelin, bu olayın detaylarına birlikte bakalım.
25 Ekim 2023 tarihinde İstanbul'un merkezi bir noktasında meydana gelen kaza, yüksek hızda ilerleyen bir aracın yaya olarak geçmeye çalışan Muhammed Gürcan Koçak'a çarpmasıyla başladı. Genç yaşta hayatını kaybeden Koçak, ailesinin tek yaşam kaynağıydı. Olay yerinde yapılan ilk müdahale sonrasında, Koçak hastaneye kaldırıldı ancak maalesef kurtarılamadı. Kazanın ardından sürücü, gözaltına alındı ve hakkında soruşturma başlatıldı.
Gözaltındaki sürücü, ifadesinde olayın kaza olduğunu ve durumu telafi edemeyeceğini belirtirken, Koçak’ın ölümüne neden olan dikkatsizliği ve hız limitlerine uymadığı soyların altında yatan sebepler araştırılmaya başlandı. Olayın ardından pek çok sosyal medya kullanıcısı ve basın mensubu, bu durumun adalet sistemi üzerindeki etkisine dair düşüncelerini paylaştı. Kazayı gerçekleştiren sürücünün, yaptığı davranışın sonuçlarıyla yüzleşip yüzleşmeyeceği konusunda endişeler artmaya başladı.
Yargı süreci başladıktan sonra, sürücü hakkında hazırlanan iddianame, trafik kurallarına uymadığı ve dikkatsiz davrandığı yönündeki suçlamaları içeriyordu. Ancak, sürücünün avukatlarının sunduğu savunma, olayın “kaza” olduğunu ve sürücünün yalnızca bir insan hatası yaptığını belirtmesi, mahkeme sürecinde tahliye kararı verilmesinin yollarını açtı. Mahkeme, sürücünün tutuklu kalmasının gerekçe göstermediği kararları aldı ve olayın seyri ile ilgili birçok belirsizlik devam etti.
Ailenin avukatı, durumu değerlendirdiğinde; bu kararın hukuki değil, vicdani bir yanlışlık olduğunu savundu. "Bir yaşamın sona ermesine neden olan birinin serbest kalması, toplumda ciddi bir adalet hissiyatı yaralıyor" dedi. Bunun yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları savunucuları da konuyla ilgili açıklamalarda bulundu. Temel hakların ihlali olarak gördükleri bu duruma dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinlikler ve kampanyalar düzenlenmeye başladı.
Toplumda oluşan öfke, sadece ailenin değil, aynı zamanda benzer durumlarla karşılaşmış birçok kişinin de yaşadığı kaygıyı yansıtır hale geldi. “Biz kimykır?” sorusu gündeme geldi ve her bireyin güvenliğin sağlanması yönünde sistemin nasıl işlediğini sorgulamasına neden oldu. Olayın üzerinden günler geçmesine rağmen, kamuoyunda ciddi bir sessizlik hâkim olmaya devam ediyor. Özellikle genç yaşta yaşanan bu kaybın, her bir aile için taşıdığı anlam oldukça derin.
Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, olayın sadece hukuki bir mesele olarak kalmadığını, aynı zamanda toplumsal bir olay olarak da değerlendirildiğini gözler önüne serdi. İnsanlar, adaletin er ya da geç yerini bulmasını umut ederek protesto eylemleri gerçekleştirdiler. Bu eylemler, adalet mücadelesinde destek arama çabalarının bir örneği haline geldi.
Sonuç olarak, Muhammed Gürcan Koçak'ın ölümüne neden olan sürücünün tahliye edilmesi, ülkemizdeki adalet sisteminin işleyişi üzerine birçok soru işaretini beraberinde getirdi. Aile ve topluluk bu konuda nasıl bir dönüş yapacak, hukuki süreçler nasıl ilerleyecek ve adalet arayışında hangi adımlar atılacak? Bütün bu soruların yanıtları, ilerleyen günlerde ortaya çıkacak. Ancak şu bir gerçek ki, yaşanan bu acı olay, yalnızca bir kaza değil, toplumun derin yaralarına, adalet arayışına ve vicdan sorgulamasına sebep olacak bir milestone olarak hafızalarda kalacak.