Son günlerde bir cinayet olayı, toplumda büyük bir infial yarattı. Bir adam, hamile eşini öldürdükten sonra cesediyle tam 10 gün boyunca yaşadı. Olay, evinden yayılan kötü kokuların komşuları tedirgin etmesiyle ortaya çıktı. Bu korkunç vaka, hem yerel hem de ulusal basında geniş yer buldu. Peki, bu olayın detayları neler? Adam neden bu vahim suçu işledi ve bu süreçte neler yaşandı?
Olay, küçük bir şehirde meydana geldi. 30 yaşındaki Orhan, 5 aylık hamile eşi Zehra ile birlikte yaşamaktaydı. Çiftin hem maddi hem de aile içindeki sorunları, zamanla büyük bir tartışmaya dönüştü. Bu tartışmaların sonucunda Orhan’ın sinirleri kontrol edilemez hale geldi. Komşular, çiftin sık sık kavga ettiğini belirtirken, bu kötü dönem artarak devam etti. Sonuç olarak, Orhan’ın eşi Zehra’yı öldürmesiyle trajik bir sonla karşı karşıya kalındı.
Kötü kokunun kaynağını araştıran komşular, durumu hemen polise bildirdi. Olay yerine gelen güvenlik güçleri, Orhan’ın evine girmek istedikleri anda içeriye yayılan ağır bir koku ile karşılaştı. Kapıyı zorla açtıklarında, gördükleri manzara karşısında şok oldular. Zehra’nın cesedi, evin ortasında bırakılmış haldeydi. Kötü durum, cinayet vakasını hızla gündeme taşıdı.
Orhan, polis tarafından gözaltına alındı ve cinayetle ilgili soruşturma başlatıldı. İlk ifadesinde pişman olduğunu söylemesine rağmen başından geçenler, güvenlik güçleri tarafından dikkate alınmadı. Olayın detayları gün yüzüne çıktıkça, neler yaşandığına dair kanıtlar ortaya döküldü. Orhan’ın eşiyle işledikleri birbirlerine zarar verme eylemleri ve bu süreçte yaşanan sıkıntılar meydana geldi. Orhan’ın ifadesinde “Geçinemedim, sürekli kavga ediyorduk” demesi, mahkeme içerisinde dinleyecek olan savcılara oldukça rahatsız edici geldi.
Mahkeme süreci devam ederken, olay yaşandığı bölgedeki halk, büyük bir şok içerisindeydi. Kadına yönelik şiddetin bu kadar çirkin bir boyutta olması, birçok insanı derinden etkiledi. Sosyal medyada da geniş yankı buldu. Çoğu kişi, “Böyle bir şey nasıl olabilir?” diye sorgularken, kadına yönelik şiddet ve bunun olumsuz sonuçlarına dikkat çekmek amacıyla çeşitli hashtag'ler oluşturdular. Çeşitli kadın hakları dernekleri de olayla ilgili yaptıkları açıklamalarla bu tür vakaların önlenmesi gerektiğinin altını çizdiler.
Olayın sonucunda Orhan hakkında ağır ceza davası açıldı ve en az 25 yıl hapis cezası isteniyor. Dava sürecinin nasıl ilerleyeceği, özellikle zanlının mental durumuyla ilgili raporların çıkarılmasından sonra netlik kazanacak. Uzmanlar, cinayet suçunun işlenmesinde ailei içi sorunlar ve duygusal bozuklukların etkili olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu tür durumların önüne geçmek amacıyla yürütülen kampanyalar, medyadan bağımsız bir şekilde devam etmeli.
Bu korkunç olayın bir daha yaşanmaması için, hem bireylerin hem de toplumun üzerine düşeni yapması gerekiyor. Aile içindeki şiddetin engellenmesi ve daha fazla kadının kurban olmasının önüne geçilmesi elzem. Umut ediyoruz ki bu tür vakalar, farkındalık yaratma çalışmalarıyla azalacak ve toplumumuzda barış, sevgi ve empati hakim olacak.
Orhan’ın davası, sadece kurban Zehra’nın hatırasını değil, tüm toplumun göz önünde bulundurması gereken bir durumu temsil ediyor. Kadına yönelik şiddet, sadece fiziksel bir tehdit değil; aynı zamanda psikolojik ve sosyal boyutlarıyla da ele alınması gereken ciddi bir sorundur. Şimdi tüm gözler mahkemenin vereceği karara odaklanmış durumda. Adaletin yerini bulması dileğiyle, bu tür olayların bir daha yaşanmaması için elimizden geleni yapmamız gerektiğini unutmamalıyız.