Son dönemde Orta Doğu'da yaşanan gelişmeler, bölgedeki iki önemli güç olan İsrail ve İran arasında yeniden bir çatışma olasılığını gündeme taşıdı. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı basın organları, bu gerilimle ilgili 4 önemli emari gözler önüne sererek, olası bir savaşın nasıl şekillenebileceğine dair endişeleri dile getirdi. Bu emareler, çeşitli askeri hareketlilikler, diplomatik gerilimler ve iddialı söylemler aracılığıyla daha da belirgin hale geliyor.
İlk olarak, İsrail'in son zamanlarda yaptığı askeri tatbikatlar ve operasyonlar dikkat çekiyor. İsrail Savunma Kuvvetleri, İran'ın nükleer programı ve bölgedeki milis gruplara desteği karşısında hazırlıklarını artırmış durumda. Bu tür tatbikatların yanı sıra, askeri istihbarat kaynakları, İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine yönelik olası bir saldırı planı üzerinde çalıştığını iddia ediyor. Öte yandan, İran da bu duruma karşılık vererek, füze geliştirme programını hızlandırdığını ve bölgede etkili bir askeri güç olma hedefinde kararlı olduğunu vurguluyor.
Bu iki ülkenin de askeri güçlerini artırma çabaları, bir çatışmanın ne denli yakın olduğu sorusunu akıllara getiriyor. İran'ın, nükleer programındaki ilerlemeler ile birlikte, bölgesel müttefikleri üzerinden İsrail’e yönelik olası bir saldırı planlayabileceği ihtimali, uluslararası güvenlik uzmanları tarafından sıkça dile getiriliyor. Geçtiğimiz günlerde yapılan bir istihbarat değerlendirmesinde ise, İran’ın, Suriye ve Irak’taki milis gruplarını silahlandırarak İsrail’e yönelik tehditlerini artırdığı ifade edildi. Bu, İsrail için ayrı bir yaşam alanı oluşturmakta ve çatışma riskini artırmakta.
İkinci emare ise, diplomatik ilişkilerdeki gerginlik. ABD, İran’ın nükleer programına karşı sıkı bir politika izlerken, İsrail ise bu durumdan doğrudan etkileniyor. Bu bağlamda, son dönemde İran ile yapılan müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması, iki ülke arasındaki gerilimi artıran bir diğer faktör. Diplomatik ilişkilerdeki bu kopukluk, her iki tarafın da askeri eylemlere daha açık hale gelebileceğini gösteriyor. Irkçı ve aşırıcı söylemlerin artması, çeşitli uluslararası forumlarda tartışılmaya devam ediliyor. Özellikle, Birleşmiş Milletler’in ve bazı Avrupa ülkelerinin İran’ın nükleer programıyla ilgili tutumları, İsrail tarafından dikkatle izleniyor.
Ayrıca, bölgede gerçekleşen diğer siyasi manevralar da, İsrail’in İran’a karşı alacağı önlemleri etkileyebilir. Uzmanlar, ABD'nin İran'a yönelik uyguladığı yaptırımların, İsrail’in saldırganlığına zemin hazırladığını ifade ediyor. Bu durumu destekler nitelikte, Suudi Arabistan gibi bölgesel rakiplerin, İsrail ile kurduğu yakınlaşmaların, İran’ı daha da tehlikeli bir yola itebileceği yorumları yapılıyor. Hesaplar, gergin bir bekleyiş içinde dönerken, bu durumu dikkatle izlemek gerekiyor.
Bütün bu gelişmeler, Orta Doğu’daki güç dengelerinin yeniden şekillenmesine neden olabilir. Özellikle İsrail’in başkanlık seçimleri öncesinde, İran ile olan ilişkilerin nasıl evrileceği merak konusu. İsrail hükümetinin, uluslararası kamuoyunu ve kendi vatandaşlarını tatmin edebilmek için İran’a karşı daha sert bir tutum alması ihtimali, savaş riskini artıracak unsurlar arasında yer alıyor.
İsrail'in savunma bütçelerini artırması ve askeri operasyonlarına ağırlık vermesi, bölgedeki diğer güçlerin de tepkisini çekiyor. Bu durum, İran’ın yanı sıra, diğer Arap ülkeleri ve hatta Rusya gibi büyük güçlerin de çatışmaların derinleşmesine neden olabileceği düşünülüyor. Amerikan basını, bu çatışmaların hangi yöne evrileceği konusunda gelecekte daha fazla analiz yapacağını belirtiyor.
Sonuç olarak, ABD basınında yer alan bu 4 emare, İsrail ile İran arasındaki gerginliklerin yeni bir çatışma ve savaş dönemine dönüşebileceğine dair ciddi işaretler olarak değerlendiriliyor. Her iki ülkenin de askeri ve diplomatik hamleleri, uluslararası ilişkilerde beklenmedik bir değişime yol açabilir. Orta Doğu'daki bu kritik durum, sadece bölge ülkelerini değil, aynı zamanda dünya genelindeki güç dengelerini de etkileyecek önemli bir sorun olarak öne çıkıyor.