Ramazan ayı, birçok aile için sadece oruç tutmak ve ibadet etmekten ibaret değil; aynı zamanda geleneksel lezzetleriyle birlikte sosyal ve kültürel bir paylaşım zamanıdır. Türkiye'nin dört bir yanında olduğu gibi, yerel pazarlarda, marketlerde ve sokaklarda Ramazan'a özgü ürünlerin çeşitliliği gözlerden kaçmıyor. Ancak bu geleneklerin birçoğunun ardında, onların sürdürülebilirliğini sağlamak için mücadele eden emekçiler yer alıyor. İzmir'in tarihi pazarlarında yer alan bir dükkanın kalfası Ali Yılmaz, 92 yıldır süregelen bir geleneği sürdürmekte olan aile işletmesinde çalışarak, işsizlik korkusuyla her gün daha fazla çaba sarf ediyor.
Ramazan, dinî bir ay olmanın yanı sıra, farklı kültürlerin de buluşma noktasıdır. Bu ayda hazırlanan özel yiyecekler, aileler arasında paylaşımın, komşuluk ilişkilerinin ve yardımlaşmanın en güzel örneklerini sunar. Türkiye'de, özellikle iftar sofralarının vazgeçilmezi olan pideler, baklavalar, şekerlemeler ve çeşitli tatlılar, insanların birlikte iftar yapma geleneğini pekiştirir. Ancak bu geleneklerin devam etmesi için, bu lezzetlerin üretimini yapacak olan kalfaların emeğine ihtiyaç vardır. İşte bu noktada, Ali Yılmaz gibi kalfaların yaşadığı zorluklar, bu geleneğin sürdürülebilirliğini tehdit edebilir.
Ali Yılmaz, Ramazan aylarında günde ortalama 12 saat çalışarak dükkanın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Her gün sabah erken saatlerde işe koyulan Yılmaz, hazırlanmış hamurlardan pide açıyor, fırına gönderiyor veya özel tatlıları pişiriyor. Yıl boyunca sadece Ramazan ayı için hazırlanan yüzlerce çeşit unlu mamul, bu dönemde talep görürken, Yılmaz’ın iş güvencesini de tehdit eden bir durumla karşı karşıya. “Ticaretin rüzgarı ne zaman değişecek bilinmez,” diyen Yılmaz, işsizlik korkusuyla karşı karşıya kaldığı günlerin farkında, ancak bu Ramazan’da ekibiyle birlikte her zamankinden daha fazla üretken olmak için çaba harcıyor. "Ailemizi geçindirmek zorundayız, bu nedenle çalışmak zorundayız" diyerek, itiraf ediyor.
Kendisi için sadece bir iş değil, bir yaşam biçimi olan bu meşakkatli görev, Yılmaz'ın hayatında önemli bir yere sahip. Her ürünün, her tatlının ardında saatlerini veren bir kalfa olarak, kişisel tatminin yanı sıra toplumsal bir sorumluluğun da bilincinde. “Yemeklerin tadı, sadece içerikleriyle değil, içinde barındırdığı emekle de ölçülür,” diyerek, yerel halkın sofralarında olmanın, onların Ramazan geleneğine katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşıyor.
Ramazan ayının sadece bir müşteri potansiyeli değil aynı zamanda bir aile geleneği olduğunu ifade eden Yılmaz, “Diğer aylar da çalışmak zorundayız, ama Ramazan'da işlerimiz biraz daha yoğunlaşıyor. İnsanlar, bu ayda özel şeyler arıyor ve biz de onlara en iyisini sunmaya çalışıyoruz,” diyor. İmalat süreçlerinin yoğunluğu ve iş yükü, Ali’nin yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda stajyerler ve halkla paylaşılacak bir azmi simgeliyor.
92 yıllık geçmişe sahip olan bu işletmenin, yalnızca dört duvar arasında geliştiği söylenemez. Aile geleneği olarak devredilen bu dükkanda, nesiller boyunca süregelen sadakat ve bağlılık, Yılmaz’ı daha da mütevazı bir duruma itiyor. Bu durum, ona alternatif bir iş bulmanın zorlukları ile başa çıkma konusunda bir motivasyon kaynağı da oluyor. “Geleceğimi düşünmek istemiyorum,” diyerek gülümsüyor, “Ama ne olursa olsun işimi severek yapıyorum. Bizim işimiz, mutluluğun bir parçası.”
Ramazan ayının bereketi, aile işletmeleri ve onların kalfaları için sadece bir fırsat değil, aynı zamanda dayanışmanın ve emeğin de bir ifadesidir. Ali Yılmaz gibi kalfalar, geleneğin devamlılığını sağlarken, aynı zamanda geleceğe dair umutları yeşertmeye devam ediyor. 92 yıldır süren bu geleneğin, yalnızca ürünleriyle değil, aynı zamanda arkasındaki emek ve özveriyle yaşatıldığı açığa çıkıyor.
Dolayısıyla, bu Ramazan da, hem yerel esnafı destekleyip, hem de geleneksel lezzetlerle dolu sofralarda bir araya gelerek, bu mücadeleye katkıda bulunmak, hepimiz için önemli bir görev. Ali Yılmaz ve onun gibi kalfalar, sadece o tezgahın arkasında duran birer çalışan değil; aynı zamanda Türkiye’nin sosyal dokusunu oluşturan gerçek kahramanlardır.